atag logo1

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

ATAG e. V.

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

Home/ Ana Sayfa

Kontakt

Spende/ Bağış

Remzi Kaptan

Sorularla Alevilik

Çocuklarımıza Aleviliği Nasıl Öğretebliriz?

Cem

Alevi Duaları- Gülbank

Die Alevitische Lehre

Alevi Teaching

Het Alevitisch Geloof

Ensenanzas del Alevismo

Doutrina Alevi

La Dottrina Alevi

Kitap/Bücher

Aileye Karşı Sorumluluğun Sınırı

Ailemize karşı hayatın her alanında sorumluyuz.

Kimdir aile?

Geniş anlamda ele alıyoruz aileyi. Anne, baba, evlat, kardeştir aile. Ancak aynı zamanda bizlerin toplumsal gerçekliğinde ve kültüründe amcadır, teyzedir, dayıdır, haladır, kuzenlerdir aile.

İlk etapta çekirdek anlamındaki ailemize yani anne-baba, eş-evlat, kardeşimize karşı sorumluyuz. Geniş anlamda diğerlerine karşıda sorumluyuz.

Modern zamanlarda denilebilinir ki kimse kimseye karşı sorumlu değil. Biz öyle düşünmüyoruz. Biz kendi küçük ailemizden başlayarak cümle insanlığa karşı kendimizi sorumlu hissediyoruz. Hatta doğaya karşıda kendimizi sorumlu hissediyor ve ona göre bir yaşam biçimine sahip olmaya çalışıyoruz.

Yaşam tarzımız sorumluluk üzerine şekillenmiştir.

İnancımız olan Aleviliğin temelinde bu sorumluluk vardır. Kişi en başta kendisine karşı, bedenine ve ruhuna karşı sorumludur. Bu, ben noktasından başlayarak herkese ve her şeye karşı bir sorumluluk sahibi olmadır.

Sorumluluk aynı zamanda barışıklığı ve duyarlılığı, anlayışı ve gelişimi getiriyor.

Sorumluluk bizler için birilerine şirin gözükmek, birilerinin rol modeli olmak anlamında değildir. Sorumluluk bizlerin yaşam tarzıdır ve bizler için doğru olandır.

Sorumluyuz.

Kendimize karşı, ailemize, çevremize, doğaya karşı sorumluyuz. Sorumlu olmanın gereği olarak elimizden geldiğince, başkalarının hak hukukunu zedelemeden, kimsenin özgürlüğünü kısmadan sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu manada ailemiz başta olmak üzere iletişim ve ilişki içinde bulunduğumuz herkesin yardımına her zaman hazır konumdayız.

Hiç bir karşılık beklemeden, eldeki imkanlar ölçüsünce maddi ve manevi olarak isteyen herkese yardım etmek; bu yaşam biçimimizdir. İnancımız bunu emretmektedir. Elimizden geldiğince bu düsturu yaşamımıza uygulayama çalışıyoruz.

Bizler doğru bildiğimiz ve inandığımız değerler doğrultusunda bir yaşam sahibi olmaya çalışırken, sorumluluk bilinci ile bazı değerleri koruyama çalışırken başta ailemiz olmak üzere iletişim içinde olduğumuz bir çok kimse bütün telkin ve önerilerimize karşın, dayanışma ve yardıma rağmen yinede bizlerin istikametinin tersi bir yaşama sapabiliyorlar.

Yozlaşanlar, değer erozyonuna uğrayanlar, başta bedeni olmak üzere kendisine ve çevresine çokça zarar verenler ne yazık ki her zaman olabiliyorlar.

Bazen eşimiz, bazen kardeşimiz, bazen babamız, bazen amcamız... yoz bir yaşamın girdabına girebiliyor her tür gayri meşru ilişki ve yaşam anlayışına meyil edebiliyor.

Bu durumdan en çok bizler üzüntü duyuyoruz, böylesi çirkin ve adi bir yaşama meyil edenlerin neden böylesi bir yola girdiklerini ve bizlerin neden bunlara engel olamadığını sorguluyoruz.

Böylesine yoz, çirkin, basit, çürütücü, ucuz bir yaşam anlayışına sahip olan akrabalarımız bizler için üzüntü ve keder kaynağıdır.

Üzüntümüz çift taraflıdır.

Birincisi bu akrabalarımızın, aile bireylerimizin günden güne çürümeleri, yozluk içinde debelenip kokuşmaları ve yok olmalarıdır.

İkincisi ise karşıtlarımızın bu durumu bize karşı kullanmalarıdır.

Alevilik yoluna bağlı biri olarak yaşama ve dünyaya güzellikler sunmaya/katmaya çalışan, yaşamı güzellikler üzerine inşa etmeye çalışan ve bunun için her ortamda değerleri, doğruları, yolu, yani Aleviliği anlatan, cemevlerinde ve Alevi kurumlarında hizmet eden bir kimsenin ailesinden birisinin bu durumda olması, açık arayan birileri için bulunmaz bir fırsat oluyor. Ve buldukları bu fırsatı yola hizmet eden kişiye karşı, onun şahsında tüm Alevilere ve Aleviliğe karşı sonuna kadar kullanıyorlar.

Bu durumda üzüntümüz kat be artmaktadır. Bir noktada bizi böylesi bir duruma düşürdüğü için o aile bireyimize ister istemez öfkelenirken, diğer yandan bu aile bireyimizin günden güne tükenişine şahit olmanın ve buna karşın bir şey yapamamanın üzüntüsü içerisinde oluyoruz.

Bu durumda bizlerin yapacak pek bir şeyi yok. Çünkü daha öncesinden defalarca bu kişiye yardımda bulunup ona doğruları anlatmışız. Bir noktada sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmişiz. Buna rağmen o şahısta bir değişim olmuyorsa, bizlerin nazarında o şahıs kardeşimizde olsa düşkün konumundadır.

Düşkünlük utanılacak bir durumdur. Fakat bizler bu durumda rahat olabiliriz. Sonuçta bizler görevimizi yapmışız.

Aynı aileden olmak, aynı soyadını taşımak aynı değerleri ve inancı benimsemek anlamına gelmiyor.

Kardeşimiz eğer bizden farklı bir yol benimsemişse bu onun tercihidir. Bu tercih onu tükenişe götüren bir tercihse dahi yine bu durumda bizlerin kabahati yoktur. Kimseninde bizleri bu düşkün durumu için suçlamaya hakkı yoktur. Başımızın önüne eğilmesini gerektirecek bir durum yoktur. Çünkü bu düşkünlük bizlerin bütün çabasına rağmen gerçekleşmiştir. Yani biz elimizden geleni yaptığımız halde gerçekleşmiştir.

Evet, ailemize karşı sorumluyuz. Onların en doğru ve güzel şekilde bir yaşam sürmeleri noktasında bizler elimizden geleni yapmalıyız. Fakat bizlerin iradesininde, sorumluluğununda bir sınırı vardır. Bu sınır aşıldığı zaman bizlerin yapacak bir şeyi yok. Yapmamız gereken o yozlaşmış ve her tür kirli ilişkilerin içinde olanlara rağmen yinede ayakta kalıp yolumuzu yürümemizdir.

Remzi Kaptan     remzi.kaptan@yahoo.com

 


Statistiken

 

Anrede:
Ihr Vorname:
Ihr Name:
Telefon-Nummer:
eMail:
Grund Ihrer Nachricht: Ich habe eine Frage
Ich habe einen Vorschlag für Ihre Seiten
Ich habe eine Kritik anzubringen
Text:

 

Kopieren nur mit Quellenangabe/Kaynak gösterilmeden kullanilamaz!